Kapalı bir sandığın içinde günışığına çıkmayı bekleyen, kıymeti bilinmemiş bir define değilim ben..Hakkımda soracağın her sorunun cevabı üç aşağı beş yukarı sende saklı zaten..Beni keşfetmeye çalışmanı da keşfettiğini sanmanıda istemem..Tanımak zorunda değiliz birbirimizi, daha bir arpa boyu tanıyamamışken kendimizi..Başkaları hakkında edinilen bilgiler,çöplükten gelişigüzel çıkarılan yiyeceklere benzer..Tadına varamayacak olduktan sonra, kokutmak zorunda değiliz beynimizde...
Şimdi nereye gidiyoruz? Bütün güneşlerden uzağa mı? Durmadan düşmüyor muyuz? Öne, arkaya, sağa, sola, her yere düşmüyor muyuz? Hâlâ bir yüksek ve alçak kavramı var mı? Sonsuz bir hiçlik içinde aylak aylak dolaşmıyor muyuz? Yüzümüzde boşluğun nefesine... duyumsamıyor muyuz? Hava şimdi daha soğuk değil mi? Geceler gittikçe daha fazla karanlıklaşmıyor mu? Tanrı öldü! Tanrı öldü! Onu öldüren biziz.. "Nietzsche"
Ben yolumda yürüyordum, sonra o ışıklar gözlerimi aldı ardından söndüler. Hep zayıfmış o birlikte dans ettiğim ışıklar. Sonra yıldızlar kayarmış yukarda ben görmesemde, kulağıma fısıldayan denizmiş,hep yaparmış öğrenmeliymişim. Biri vardı bi zamanlar... tanıdığım, güzel hayalleri vardı ama dediki dün rüyamda 'benim hayallerim yok sen üzülme'. 'Üzülme' dedi 'bugün yazı geldi belki yarın turayı seçersin'.
''İnsanların hiç kimsenin işaretli kağıtlarla oynamadığını anlaması gerekiyor; bazen kazanırız ve bazen de kaybederiz. Hiçbir şeyi geri almayı bekleme, yaptıkların için takdir edilmeyi bekleme, ne kadar zeki olduğunun keşfedilmesini bekleme ya da aşkının anlaşılmasını. Daireyi tamamla. Gururlu, yetersiz ya da kibirli olduğun için değil, sadece artık onun senin yaşamında yeri olmadığı için. Kapıyı kapat, plağı değiştir, evi temizle, tozdan kurtul. Geçmişte olduğun kişiyi bırak ve şu anda kimsen o ol.''